Osmanlı İmparatorluğu Zamanında Yeniçağa 24

Yıldırım Bayezid, Safranbolu seferine çıktığında 1398 yılında Çağa’ya geldi. Bu tarihe kadar Candaroğlu Beyliği’ne bağlı olan Çağa, bu tarihten sonra Osmanlı’ya bağlandı. Yıldırım Bayezid, Çağa’da bir cami ve bir de hamam yaptırdı. Yıldırım Bayezid’ın, cami ve hamamı Çağa’nın Osmanlı Devleti idaresine geçmesi nedeniyle yaptırdığını düşünmemiz doğru olacaktır.

Yıldırım Bayezid, 1402 tarihinde Çağatay Hakanı Timur ile savaşmak için Ankara Savaşı’na Çağa üzerinden gitti. Ankara Savaşı’nı Timur kazanınca Anadolu’da Fetret Devri başladı. Yıldırım Bayezid esir düştü. Oğulları arasında taht kavgası başladı. Veliaht Süleyman Çelebi Rumeli’de, Isa Çelebi Balıkesir’de, Çelebi Mehmet, Amasya’da hükümdarlıklarını ilan ettiler. Çelebi Mehmet, Amasya, Bolu, Gerede ve Çağa’da bir süre kaldı. Kardeşleri ile mücadele etti. Çelebi Mehmet kardeşlerini yenerek Osmanlı Padişahı oldu ve Fetret Devri sona erdi.

Yıldırım Bayezıd Çelebi Mehmet II. Murat

Çelebi Mehmet’in ölümünde sonra yerine oğlu 2. Murad (1421-1451) Padişah oldu. 2. Murad, Candaroğlu İsfendiyar Bey ile anlaşmazlığa düştü. 2. Murad ordusu ile Candaroğlu Beyliği’nin üzerine yürüdü. 2. Murad ve İsfendiyar Bey, Çağa Ovası’nda karşı karşıya geldiler. Burada yapılan Çağa Savaşı’nı 2. Murad kazandı. Bu savaş tarafımızdan Çağa Savaşı olarak adlandırılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin Yükselme Devrinde Çağa, en parlak devirlerinden birini yaşamıştır. Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566) zamanında Çağa, Kütahya Eyaleti, Bolu Sancağına bağlı bir kaza idi. Çağa Kazası merkezinde dört mahalle vardı. Bunlar: Akmescit Mahallesi, Ahi Mahmut Mahallesi, Cami Mahallesi (daha sonra Camiatik Mahallesi oldu) ve Subaşı Mahallesi idi. Bu mahallelere daha sonra Asilbey Mahallesi ve Tekke Mahallesi’de eklenmiştir. Asilbey ve Camiatik Mahallesi isimler hatıra olarak Yeniçağa İlçesi mahallelerinden ikisine konulmuştur. Çağa’da bu dönemde dini ve idari kurumlarının yanı sıra sosyal müesseseler de vardır.

Çağa’nın gelişiminde vakıfların önemi büyük olmuştur. Vakıf malı Tanrı mülkü olarak kabul edilmiş ve vakıf malına kutsallık atfedilmiş, zarar verilmemiştir. Çağa’da bu dönemde 56 kalem vakıf malı mevcuttur. Bunların arasında: Cami, mescid, tarla, çiftlik, okul (Medrese) ve okul evi sayılabilir. Bunların giderleri vakıf gelirleri ile sağlanmakta devlete bu konuda bir yük yüklenmemekte idi. Çağa’da Osmanlı Padişahlarından Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan cami ve hamam da birer vakıf malı idi. Bugün bir mahalle ismi olan Asilbey, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış olan bir şahıstır. Kurduğu vakıf ve Çağa’da yaptırdığı Asilbey Camisi nedeni ile günümüze kadar ismi ulaşmıştır. Hayırsever insanların isimleri elbette ki tarihin aydınlık sayfalarına altın harflerle, unutulmamak üzere yazılmaktadır.

Duraklama Dönemi

Çağa’da bu dönemde kırka yakın köy olduğu tarihi kayıtlarda geçmektedir. Bunlardan yirmi üç tanesinin isimleri Yeniçağa Tarihi 1 isimli eserde zikredilmektedir. Bu köylerin bir kısmı hala yaşamına devam etmekte iken bazıları da tarih sahnesinden çekilmişlerdir.

Osmanlı Devleti‟nin Duraklama Devri’nde Çağa idari olarak konumunu korumakta ve Bolu Sancağına bağlı kaza olarak yaşamına devam etmekte idi. Bu devrin Osmanlı Çağa’sı bakımından en önemli olayı ise: Revan Seferi’ne çıkan IV. Murat, Revan’ı aldıktan sonra İstanbul’a dönüşte Gerede, Çağa, Bolu yolunu kullanmıştır. IV. Murat Çağa’ya 15 Aralık 1635 tarihinde ağır kış şartları altında gelmiştir. Padişah, ordusu ile Çağa’da konaklamadan yola devam etmiş ve Bolu’ya ulaşmıştır. Bu sefer nedeni iledir ki; Bu yola “Bağdat Yolu” adı verilmiştir.

Yine bu devirde ünlü Türk seyyahı Evliya Çelebi, Erzurum’a giderken Çağa’ya uğramış, Çağa ve Çağa Gölü hakkında bilgiler vermiştir. Çelebi “Seyahatnamesinde Çağa’dan söz ederken “acarlızilesi” yani “halısının” meşhur olduğunu söylemektedir. Bugün Yeniçağa’da ve köylerinde halı üretimi yoktur. Çelebi, Çağa Gölü hakkında da Eğir Kökünün varlığından ve Şifalı olduğundan söz etmektedir.

Gerileme ve Dağılma Devrinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun düzeni bozulmuştur. Bunda en önemli husus devlet örgütündeki bozulmadır. Bu imparatorluğun tamamına yansımış, devletin halkın üzerindeki otoritesi yok olmuştur. Bundan faydalanan çeteler ve birtakım gruplar yerel anlamda idareyi ellerine almaya çalışmışlar, halktan vergiler toplamışlar ve halka zulmetmişlerdir.

Dağılma Devri

Dağılma Devrinde devletin otorite boşluğundan faydalanarak ayanlar adı verilen kişiler bulundukları yerlerde idareyi eline geçirmişlerdir. Ayanlar bulundukları yerlerde kendilerini devlet olarak görmüşler, kendi koydukları kurallarla halkı yönetmeye kalkmışlardır. 2. Mahmut zamanında Bolu Mutasarrıfı olarak görevlendirilen Hüsrev Paşa Bolu ve kazalarında ayanları dize getirmiş isyan edenlerin başını koparmıştır. Dörtdivan Ayanı Kalınbacakoğlu’da başı kesilerek idam edilenlerdendir. Çağa’da bu dönemde ayan Halil Ağa’dır. Kısa bir süre Şair Dertli’de ayanlık yapmıştır.

Bu devrin en önemli kişisi Şüphesiz Şair Dertli’dir. Dertli, Şahnalar Köyünde doğmuştur. Bir halk ozanıdır. Eserleri ile yaşadığı döneme damgasını vurmuştur.

Yıkılma Dönemi

Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılma Dönemi, aynı zamanda Çağa’nındı Dağılma Devri’dir. Çünkü bu dönemde Çağa’da dört önemli büyük yangın meydana gelmiştir. Bunların sonuncusu en Şiddetlisi olmuş ve Çağa’nın yarısı yanmıştır. Çağa dönülmez bir biçimde geçmiş güzel günlerini geride bırakmıştır.

Çağa Yangını

Çağa, Mengen Karayolu üzerinde yer almaktadır. Yerleşim yeri olarak üç tepe arasında ve engebeli bir arazidir. Çağa bu dar alanda zaman içinde gelişip, yeni binalar kuruldukça, düz alan yeterli olmamış, evler yamaçlara doğru yayılmıştır. Dar bir alanda kurulmuş olan Çağa, genişledikçe evler birbirine çok yakın yapılmak zorunda kalınmıştır. Öyle ki Çağa zaman içinde Mengen, Çamurcuk ve Beyköy tarafına doğru genişlemiştir. Bugün bu kısımlarda ev yoktur. Fakat yakın geçmişte Çağa hem üç tepenin yamaçlarına, hem de saydığımız bu üç yöne doğru gelirmiştir. Sıkışık bir alanda kurulmuş olan yerleşim yeri, meydana gelecek yangın felaketlerinde büyük zararlar görebilecek durumda idi. Böyle de oldu. Çağa’da 1880 ile 1909 yılları arasında üç yangın meydana geldi. Bu yangınlarda Çağa Kasabası hasar gördü. Fakat dördüncü yangın en büyük yangındı. Bu yangında hasar diğerlerinden çok daha fazla oldu.

1909 yılında meydana gelen yangın nasıl başladı bunu bilemiyoruz. Yangın 20 Haziran 1909 tarihinde meydana geldi. Yangında hasarın çok olmasının nedenlerinden birisi de mevsimin yaz olmasıydı. Evlerin neredeyse tamamı taş temel üzerine ahşap idi. Yaz sıcaklarında kuru olan kereste yanmaya çok müsaitti. Yangının gece ya da gündüz başladığını bilemiyoruz. Yangın başladığı zaman bitişik durumda bulunan ahşap evlerden çevredeki evlere dağılması çok kolay oldu. O günlerde yangın söndürmek için kullanılan tulumba dışında alınabilecek çokta fazla bir söndürme tedbiri yoktu. Tüm bu olumsuzluklar bir araya gelince yangın kısa sürede Çağa kasabasını sardı. Havanın sıcak olması, binaların bitişik nizamda olması yangını hızlandırdı ve söndürülmesini güçleştirdi.

Yangın sonucunda hasar çok büyük oldu. Çağa Kasabası’nın önemli bir kısmı yandı. Yanan binalar, işyerleri, evler, hayvanlar olayın sadece maddi boyutuydu. 1909 itibarı ile 830 yıllık Türk yerleşmesi olan Çağa’nın bunca yıllık kültürü, tarihi, medeniyeti küllerin arasına gömüldü. Aslında Çağa’da yanan maddi unsurların yanında, daha da önemlisi bu halkın hatıraları, tarihi, medeniyeti oldu.

Maddi hasar şu Şekilde idi: Yüz otuz bir hane, altmış dükkân, on üç kahvehane, altı ambar, sekiz ahır, yirmi yedi samanhane, bir fırın, iki çamaşırhane, bir medrese, bir tekke toplam iki yüz elli beş bina idi. Yangında bir ihtiyar kadın ve birkaç tane hayvan da yanarak can verdi. Zararın o günkü para ile değeri de yirmi beş, otuz bin lira civarındaydı.

Yangında evleri yanan Çağa halkı evsiz barksız kalmıştı. Bolu’da bulunan askeri birliklerden halk için seksen tane çadır temin edildi. Halk artık bu çadırlarda yaşamaya başlamıştı. Yeni evler yapılana kadar durum böyle devam edecekti. Yangın yaz mevsiminde olmuştu. Gelen mevsim ise Sonbahar ve Kış idi. Çağa halkını zor, meşakkatli günler bekliyordu.

Çağa ile Osmanlı Devleti’nin kaderi birbirine çok yakındır. Eski, köklü bir tarih ve sonunda önüne geçilemeyen bir yok olup. Avrupa’nın hasta adam dediği Osmanlı Devleti sıkıntılar içinde var olma mücadelesi verirken, yine de Çağa’ya yaşadığı felaketin neticesinde elinden geldiğince yardım etmeye, Çağa’nın yaralarını sarmaya çalışıyordu. Önce Çağa halkına bir miktar yardım yapıldı. Çağa’da ev yapacak olan yangın zedeler kereste vergisinden muaf tutuldu.

Çağa yangını sonucunda kasabanın büyük bir kısmı yanmıştı. Kasaba yeniden inşa edilecekti. Fakat yerleşim yerinin dar alanda olması, yangın riskinin yüksek olması nedeniyle halk yeni bir yerleşim yerine taşınmaya karar verdi. Kurulacak olan yeni yerleşim yeri bir tarihin sonunu fakat başka bir tarihin başlangıcını haber veriyordu.


 24 Kaynak: İdris Keleş, Yeniçağa Tarihi 1, Çağa ve Köylerinin Tarihi.